Almanya'daki Türkiyeli göçmen örgütlerinin 22 Eylül 2002 tarihinde yapılacak olan Federal Parlamento seçimleri hakkında yaptıkları açıklama:

EŞİT HAKLAR OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ!

22 Eylül 2002'de Federal Parlamento seçimleri yapılacak. Partiler seçim startlarını verdiler ve F. Almanya'daki politik ve toplumsal gelişmeler seçimlere endekslendi.

Yine bu seçimde de "göçmenlik" sorunu popülist politika malzemesi olarak gündeme getiriliyor. Göç ve göçmenlik tartışmasının seyri ve bu konuda alınacak tavrın seçimlerin kaderini belirleyeceğini söylersek abartmış olmayız.

Oysa Almanya'nın gerçek sorunları başkadır. Resmi işsiz sayısı 4,4 milyona çıktı, ekonomik gelişme durakladı, özelleştirme sadece tekelci sermayeye yaradı, üretim sektörü ve esnaf iflasları arttı, gelir dağılımındaki dengesiz açı genişledi, yoksulların sayısı arttı, Euro'ya geçişle birlikte gerçek hayat pahalılığı yüzde 25'lere dayandı. Dış politikadaki değişime paralel silahlanmaya ve savaş harcamalarına yüksek miktarda bütçe ayrılıyor. Buna karşın sosyal harcamalar kısıtlanıyor. Almanya'da bilim, eğitim ve kültür alanında ciddi bir gerileme yaşanıyor.

Gerek SPD - Yeşiller hükümetinin, gerekse CDU/CSU - FDP bloğunun bu köklü sorunların çözümüne ilişkin halktan yana alternatifleri ve somut programları yok. Bu noktada demagoji ve popülist politikalar tutunacak dal oluyor. Yanlış politikalarının ve sorumluluklarının hesabını vermek yerine "günah keçisi" buluyorlar. Bu "günah keçisi" de hazır: "Göçmenler". F. Almanya'nın siyasi ve toplumsal yapısı, yıllardır bu senaryoya uygun zemin sunmaktadır. Bundan dolayı göçmen düşmanı ve ırkçı politikalar bu ülkede her zaman prim yapmaktadır. Hessen ve Hamburg seçim deneylerinden hareketle CDU/CSU, federal düzeyde göç ve uyum konusunu seçim malzemesi yapacak. Bu konuda diğer partiler de tavır almak zorunda kalacak, özellikle de ırkçı - faşist partiler bu ortamdan yararlanacaklar. Yine toplumsal gerçekler unutularak, inkarcı ve yalan - yanlış argümanlarla göçmenler hedef tahtası olacak, hatta bu kirli atmosferden güç alan ırkçı - faşist kuruluşların saldırıları yoğunlaşacak.

Sonuç olarak kimileri Almanya'daki tüm olumsuzlukların sorumlusu olarak göçmen ve mültecileri gösterecek, kimileri de yeni "Göç Yasası" ile göçmenlerin ve mültecilerin tüm sorunlarını çözdüklerini, artık göçmenlerin tüm haklarının tanındığını iddia edecekler.

F. Almanya'da 7,5 milyon göçmen yaşamakta, bu da nüfusun yüzde 9.15'ine tekabül etmektedir. Bu resmi rakamdı, buna 'yasal' oturumları olmayanlar ve vatandaşlığa geçenler dahil edildiğinde göçmenlerin oranı daha yüksektir. F. Almanya toplumunun önemli bir parçasını oluşturan göçmen azınlıklara halen 'yabancı' muamelesi yapılmakta ve siyasi - toplumsal alanda dışlanmaktadırlar. Bu dışlanma temelini Anayasa ve yasalardan alan bir kurumsal ayrımcılıktır.

Göçmen işçilerin Almanya'ya geldikleri 47 yıl oldu, üçüncü kuşak yetişti, ama hala seçimlerde oy kullanma hakları bile yok. En temel insan haklarından mahkumlar. 21. Yüzyılda insanlar kökenlerinden, kültürlerinden ve renklerinden dolayı Avrupa'da, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan Almanya'da dışlanıyorlar, modern köleler muamelesine tabi tutuluyorlar. Almanya bu ırkçı ideolojinin etkisinden kurtulmalıdır.

Şu gerçek iyi bilinmelidir ki hiç bir insan ülkesini severek terk etmez. Mutlaka politik, ekonomik, sosyal nedenlerden dolayı insanlar böylesi bir yolu seçmek zorunda kalmaktadırlar. Savaşlar, sömürü, yoksulluk, ekonomik talan olduğu müddetçe göç kaçınılmazdır. Avrupa ve Almanya dış politikasını değiştirmeli, savaşı değil barışı desteklemeli, antidemokratik, faşist ve şoven ülke rejimlerini desteklemeye son vermelidir. O zaman göler kendiliğinden azalacak.

Demokrasilerin birinci kuralı olan seçme - seçilme hakkından nüfusun yüzde 10'luk bir bölümünün yararlanamadığı bir ülkede tam demokrasiden söz edilemez. Göçmenlere seçme ve seçilme hakkı verilmediği sürece bu ülkenin 'demokrasi'si topal kalacaktır. Böyle bir ortamda toplumsal ayrışma ve çatışmalar kaçınılmazdır.

Demokrasi ve ırkçılık sorunu sadece göçmenlerin sorunu değildir. Bu ülkede var olan tüm siyasi ve toplumsal güçlerin ortak sorunudur. Partiler, sendikalar, kiliseler, sivil toplum örgütleri ve aydınlar bu konuda üzerlerine düşen görev ve sorumluluğu artık yerine getirmelidirler. Tarafsızlık ve uzlaşma adına bu haklarımızın gaspına, dışlanmamıza ve antidemokratik uygulamalara sessiz kalanlar, ister istemez suç ortağı oluyorlar demektir.

Demokrasiden, barıştan ve sosyal adaletten yana olan tüm kurum ve kuruluşlara sesleniyoruz. Irk, din, dil, cins ayırımı olmayan, herkesin kendi kültürel kimliği ile özgürce yaşayabileceği, merkezine insanı koyan bir toplum için birlikte mücadele edelim.

Bizler, göçmenlerin ilerici - demokratik örgütleri bir araya gelerek "Eşit Haklar için Göçmen Platformu" oluşturduk ve bu sürece müdahale edeceğiz. Gelin seçim sürecinde şu talepleri birlikte savunalım:

  • Herkes için demokrasi; Göçmenlere her düzeyde seçme - seçilme hakkı.
  • Herkese yaşamın her alanında fırsat eşitliği, göçmenlere eşit sosyal, hukuki, siyasal haklar.
  • Herkese dili ve kültürünü geliştirme hakkı.
  • Irkçılığa ve dışlanmaya karşı koruyucu yasa derhal çıkarılsın.
  • Irkçı - faşist propaganda ve partiler yasaklansın.
  • Anayasa'nın 16.maddesi eski haline getirilsin, politik sığınma hakkının önündeki yasal ve idari engeller kaldırılsın.
  • İllegal yaşamak zorunda bırakılan tüm göçmenlere yasal oturma ve çalışma hakkı tanınsın.
  • Göçe de neden olan silah ihracatı ve asker sevkiyatı durdurulsun.
  • Ayırımcı ve dışlayıcı "Yabancılar Yasası" tamamen kaldırılsın.
  • Almanya'ya göçü düzenleyecek, 'ekonominin çıkarına değil' göçmenlerin lehine bir Göç Yasası çıkartılsın.

EŞİT HAKLAR İÇİN GÖÇMEN PLATFORUMU

(ADHF, AGİF, ATİF, BİR-KAR, GDF, Gençlik Evi, YEK-KOM, TÜDAY)